İnsan gerçekten büyüyor. Şimdi ben küçük bilgeye bakıyorum. sonra yetişkine, sonra daha da büyüğüne. hepsi birbirinden o kadar farklı ki. kimi daha akıllı kimi daha az :)... kimi daha komik kimi daha hüzünlü. kimi ilişkilerinde ezilen kiminde ezen. ama hepsi özünde tabii ki ben. ama bazen bakıyorum da nasıl yapmışsın bunu bilge, nasıl bu kadar salak olabiliyorsun diyorum. insan büyüdükçe neyi anlıyor bence biliyor musunuz? kendinden değerli daha hiçbir şey olmadığını. yani biri seni kırınca veya tam tersine sevindirince en çok kendinin üzüldüğünü veya sevindiğini anlıyorsun. bir de insan büyüdükçe gerçekten büyüyor. hayatta yenilen kazıklar veya verilen ödüller sonunda hayatta bir tavrın bir duruşun oluyor. kimseye yalvarmadan ya da arkasından koşmadan kendin olabilmeye çalışıyorsun. evet kirli dünya ama sen temiz kalabiliyorsan gerçekten büyüyorsun. yoksa... küçülüyorsun...
bir de iyi olacaksın bence dünyada. yani güleryüzlü, insanları mutlu eden bir duruşun olacak. gülümseyen...
ben seviyorum gülümsemeyi. gerçekten otobüse binince sabahları günaydın demeyi seviyorum şoföre... sonra aptalca bir gökkuşağı mutlu edebiliyor beni...
ama sanırım aslında hiç önemsemeden geçmeye çalıştığım, öncesindeki bir hafta boyunca kendimi, yaşantımı, kimliğimi, amaçlarımı, başardıklarımı, başaramadıklarımı bir kasenin içine koyup enine boyuna sorguladığım doğumgünlerimi nedense derinine yaşayamadam geçemiyorum. insan neden yaşar? doğurmak için mi? aile kurmak için mi? işinde başarılı olmak için mi? ailesine iyi bir evlat olmak için mi? birey olmak için mi? bu soruları 30lu yaşlarıma geçtikten sonra artık daha çok sorar oldum ben... bir yanıt buldum mu? evet... tabii ki ... kendimi "doğu ile batı arasına sıkışmış bir kadın" olarak tanımlamaya karar verdim. aynı istanbul gibi işte, iki kıta arasına sıkışmış bir kentim ben de. ee ne demişler topraklarından uzaklaşmamalı kişi... ben de özüme döndüm işte istanbul'a!!!
gelelim doğumgünüme. buraya not yazan herkesi seviyorum. ama gerçekten seviyorum. sonra efendime söyleyeyim; beni gecenin saat üçünde taa romadan unutmadan arayıp gitarla "tanti auguri bilgeeeeee tanti auguri bilgeeee diye bağıran andrea ve damiano'ya, izmirlerin asker ocağından "aylardır bugünü bekliyordum; ohh be unutmadım" diye bu bloğun da en yakın takipiçisi "adsız"a, yine izmirden benim ruhumun diğer yarısı "yaşını sakın söyleme de hep genç sansınlar, unutma ki biz şarap gibi kadınlarız" diyen çiğ-de-mi-me, beni şarap ve pastayla şımartan, ardından da fener maçı izletmeye çalışan tolgacığıma, tamamen kaçak olarak katıldığım haber merkezi yemeğinde bana garsonları tavlayarak sürpriz pasta getiren, üzerine de üşenmeden not yazdırmayı unutmayan erhana, işyerinde pasta kesen kızlara (üç pasta oldu), bana akerdeonuyla şarkılar söyleyen Savaş abiye (savaş aydır kendisi) ve aylardır aradığım kitabı alan canıma teşekkür etmeyi bir borç, bin lütuf sayarım... düşündüm de ben iyi biriyim galiba... böyle dostlarım olduktan sonra... darısı geri kalan herkesin başına!!!
4 yorum:
bana teşekkür etmeyi unutmuşsun (: yok ben kutlamayı unuttum aslında doğum gunun oldunu bilmiodum bayadır giremedim döktürmüşün valla duygulandım yüzünü göremedik arada kutlamalardan bi kaç sahne koyda ne kadar mutlu oldunu dişlerinin sayısından bi öğrenelim...
Bilge ablaaa benide unutmuşsun küstüm hıh:))
valla resimler... senin doğumgünümü kutlamana gerek yok, çünkü biliyorum ki bu bloga benden çok sen giriyorsun:)) resimlerimi asla yollamam çünkü gerçekten tam 32 dişim gözüküyor. bu yaşa geldim hala güzel, romantik, etkileyici ve ağzı kapalı bir gülümseme yaratmayı başaramadım... yeni yılda tanrıdan bunu mu dilesem acaba farklılık yaratıp?
scarletciğim.... sen izmire söyle de benim için partiyi hazırlasın. o zaman unutmam seni söz:)
ehehuehueh tamamdır Çileğime söylimmmm=))
Yorum Gönder