İtalya muhteşem bir ülke... Roma ise büyüleyici...
Yıllar önce başlayan İtalyanca tutkumun arkasından gelen "dünyadaki bütün eğlenceli İtalyanları tanımayılım" takıntımın sonucunda yine yine yine Roma'daydım (rüzgar beni hep bu kente mi atmak zorunda?)
Evet bizim kültürümüze çok benziyor Roma gerçekten... Akdeniz ülkeleri arasında "İstanbul kadar deli" diyebileceğim tek kent Roma... İstanbul gibi hep canlı, turist akınına uğramış, eğlenceli, yüksek sesle -özellikle hiç durmadan cep telefonuyla konuşan insanlarla dolu, trafiğin sürekli kilitlendiği, kimsenin kimseye yol hakkı vermediği bir yer... Tam bizlik yani...
Bense yoğun geçen ayların ardından nefes almak için, en rahat edeceğimi düşündüğüm Roma'ya ve orada yaşayan Damiano ile Andrea adlı hayatımda en çok sevdiğim iki insanı görmeye gittim... Biz küçük bir aileyiz... Eğlenceleri, kavgaları, hüzünleri, duygularıyla küçük bir aile. Andrea "Mordana" adlı bir rock grubunda müzik yapıyor: myspace/mordana adresinden dinleyebilirsiniz...
Roma'yı tükettikten sonra kimsenin aklına gelmeyecek minicik bir kasabaya düştü yolumuz: Carpineto...
Roma'nın 1,5 saat dışında dağların ardında kalan ufak bir yer... Tipik bir İtalyan ailesiyle, muhteşem bir sofrada birbirinden güzel yemekler, ev yapımı şaraplar ve Limoncello içtim. Keyfime diyecek yoktu... Söylenenleri çat pat anlıyordum, ama uzun zamandır hiç bu kadar iyi vakit geçirmemiştim.
Ama tek bir şeyi söylemeden geçemeyeceğim: İtalya'da ilk yemek olarak makarnanın gelmesine asla alışamayacağım biliyorum.
5 günlük tatil sonucunda şu sonucu çıkardım: ne kadar uzağa gidersen git, ne kadar başka insanlarla vakit geçirirsen geçir, bu kafayı omzunun üzerinde taşıdığın sürece asla düşüncelerden kurtulamıyorsun. kendini bulmak için hava değiştirmek değil, düşüncelerini rafine etmek gerek... ve de gülmek...
Yıllar önce başlayan İtalyanca tutkumun arkasından gelen "dünyadaki bütün eğlenceli İtalyanları tanımayılım" takıntımın sonucunda yine yine yine Roma'daydım (rüzgar beni hep bu kente mi atmak zorunda?)
Evet bizim kültürümüze çok benziyor Roma gerçekten... Akdeniz ülkeleri arasında "İstanbul kadar deli" diyebileceğim tek kent Roma... İstanbul gibi hep canlı, turist akınına uğramış, eğlenceli, yüksek sesle -özellikle hiç durmadan cep telefonuyla konuşan insanlarla dolu, trafiğin sürekli kilitlendiği, kimsenin kimseye yol hakkı vermediği bir yer... Tam bizlik yani...
Bense yoğun geçen ayların ardından nefes almak için, en rahat edeceğimi düşündüğüm Roma'ya ve orada yaşayan Damiano ile Andrea adlı hayatımda en çok sevdiğim iki insanı görmeye gittim... Biz küçük bir aileyiz... Eğlenceleri, kavgaları, hüzünleri, duygularıyla küçük bir aile. Andrea "Mordana" adlı bir rock grubunda müzik yapıyor: myspace/mordana adresinden dinleyebilirsiniz...
Roma'yı tükettikten sonra kimsenin aklına gelmeyecek minicik bir kasabaya düştü yolumuz: Carpineto...
Roma'nın 1,5 saat dışında dağların ardında kalan ufak bir yer... Tipik bir İtalyan ailesiyle, muhteşem bir sofrada birbirinden güzel yemekler, ev yapımı şaraplar ve Limoncello içtim. Keyfime diyecek yoktu... Söylenenleri çat pat anlıyordum, ama uzun zamandır hiç bu kadar iyi vakit geçirmemiştim.
Ama tek bir şeyi söylemeden geçemeyeceğim: İtalya'da ilk yemek olarak makarnanın gelmesine asla alışamayacağım biliyorum.
5 günlük tatil sonucunda şu sonucu çıkardım: ne kadar uzağa gidersen git, ne kadar başka insanlarla vakit geçirirsen geçir, bu kafayı omzunun üzerinde taşıdığın sürece asla düşüncelerden kurtulamıyorsun. kendini bulmak için hava değiştirmek değil, düşüncelerini rafine etmek gerek... ve de gülmek...
(ilgilenenler için mordana'nın klibi: http://vids.myspace.com/index.cfm?fuseaction=vids.individual&videoid=32606179)
2 yorum:
çok iyi bir tanımlama rafine etmek :)
sevgiler
nil
Öyle değil mi gerçekten nil...
Temizlemek, arındırmak sıkıntılardan. Üzülmek mi; ama sadece bir kere; ardından da kötülükleri uzaklaştırmak. Ama ardına bakmadan; acımadan kimseye. Yoksa düşün düşün; bi yere varamıyorsun ki hayatta...
Yorum Gönder