Şu televizyonlar gerçekten komik şeyler. Hani bazıları vardır ya der: ayy valla hiç seyretmiyorum, düğmesine bile basmıyorum. çok sığ şeyler var... ben öyle demicem. bence güzel programlar var gerçekten. ama kaç tane bilmiyorum. belki de elin parmaklarını geçmeyecek kadar. bir ara o kadar dışarı çıkıyordum ki -tango, ocakbaşı, geziler- falan filan. dedim beni eve bağlayacak bi şey bulmam gerek. dünyanın en anlamsız, beni en az zenginleştirecek ama beynimi boşaltmamı sağlayacak şeyi keşfettim sonunda... evet dizi izlemeliydim. hangisini... baktım böyle büyükadada geçiyor, müzikleri güzel. eee romanını da ortaokulda okumuştum... Dudaktan kalbe!!! muhteşem kemancı kenanla hizmetçi lamia'nın aşkı... iyi de gitti. her salı eve geldim gerçekten.
tam bir seromoniydi benim için dudaktan kalbe... yemeğimi yedikten sonra çayımı demledim. çekirdeğimi aldım kuruldum televizyonun karşısına. (assos pırlantanın sunduğu dudaktan kalbe başlıyor) sesiyle bir heyecanlanıyordum. evdeyim, kimseye randevu vermemişim, gururla demişim ki dizi izlicem... reklam aralarında kalkıp evde yapmam gerekenleri yapıp, aramam gerekenleri arayıp vakit geçiriyordum.
ama bitti... iki sezon sürdü ve haftalar önce kenan kendini başından vurdu (o anda büyük aşkı çoktan cemilin kollarında kendinden geçiyordu)...
yaz geldi, zaten eve girmek mümkün değil. haftasonları da yazlıkta annemin yemekleriyle kendimden geçip, babamla çiçekleri gezip, salatalıkların uzayıp uzamadığını inceliyoruz...
konuyu bağlıyorum ve başlıkta sorunun yanıtını vermeye başlıyorum. dün akşam bir tekne gezisi vardı. boğazda allahım ne kadar güzel. ikinci köprünün ardındaki villalarda oturanlar balkonlarına kurulmuş, bize kadeh kaldırıyorlar. ben de içimden "niye teknede olan benim?" diye sorarak sahte gülücükler dağıtıyordum. neyse gezi bitti eve geldim. hala sallanıyorum, ama bogaz havası, muhteşem istanbul kendimden geçmişim. michael jackson'u seyretmek için ntv'ye doğru deyim derken show tv'de "yemekteyiz"i gördüm. kadın öyle mutfakta geziniyor. kendi kendine de konuşuyor. sonra kanalı değiştirdim. 10 dakika sonra geri döndüğümde duyduğum saçları fön makinasında kabarmış da kabarmış bir kadın şunu söyledi: "bir sarımsak için birbirimizi kırmayalım bilmem ne bey..." aman tanrım diyerek daha bir konsantre oldum. olayı anlamam gerekiyordu. sarımsak için kim kimi neden üzsün? meğerse olay şuymuş. adam, ev sahibinin yemeğe sarımsak koyduğunu söylemiş. kadın da yok koymadım demiş. yok koydun yok koymadın derken olay büyümüş. ikisinin arasındaki saçı fönden kabarmış kadın da, işte başlıktaki özlü sözü söyledi.
yani arkadaşlar bu 80 derece hissedilen (o da nasıl oluyorsa) havada kimse kimseyi sıcaktan bunalıp da sarımsak için kırmasın olur mu.:::))
iyi günlerrrrrrrrrrr
2 yorum:
Bilge,,,,,ben de seninle çekirdek çitlemek istiyorum....
Ben de seninle... düşün şöyle bir tatil kasabasında oturmuşuz sahile. akşam 10 buçuk falan. hafif rüzgar esintisi, elde çekirdek.::)) ne güzel olurdu.
Yorum Gönder