Gelen protestolar üzerine söylüyorum. yemeğin adı, "kabak çekirdeği dolması" değil "kabak çiçeği" olacakmış... öncelikle bunu düzeltiyorum..
ardından buradan erkeklere bir çağrım var: yemin ederim kadın olmak zor iş... hele de dolma saran kadın olmak... allahım ilk kez yaptım yemin ederim 3 saatim geçti. aktara gittim baharat almak için. içerde bir erkek müşteri; ev kadını edasıyla "aaa kabak çiçeği dolması mı yapacaksın? aaa o tek yenmez ama yaprak da sarsana" dedi... vardır ya öyle erkekler... genelde emeklidirler onlar. evin her işiyle eşlerinden daha çok ilgilenirler. pazara giden ve alışveriş yapanları kast etmiyorum. mutfağa girip pişirenler vardır ya hani. işte bu amca da öyleydi. bana ayak üstü, yenibahar, fıstık, üzüm almam gerektiğini anlattı detaylı olarak... iyi dedim girdik bir işe bitirelim...
eve geldim, yaprakları haşladım, dolmanın içini hazırladım. tamam işin bu kısmı güzel... kolay... ama asıl iş bundan sonra. al yaprakları içine koy dolma içini.. ama ne kadar koycam. çok koyuyorum yanlardan taşıyor. az koysam "aa içini ne de az koymuş" diyecekler... yemin ederim yaşamımda verdiği kararlar bundan daha kolaymış... neyse göz kararı yerleştirdim. arada da serçe parmağıma bakıyorum, hani derler "aaa bak incecik sarmış" diye... işte benim arkamdan da öyle söylensin diye ne mutlu oluyorum... sarıyorum sarıyorum sarıyorum. yavaş yavaş belim ağrımaya başlıyor. kalın, ince, içi dolu, taştı, az oldu... neyse diyorum bilge, kabak çiçeklerinin içini doldur da mola ver sarmalara... böyle lahana dolmasına benziyorlar, incecik... ama çok güzel renkleri var; sarı sarı...
neyse böylece saatlerim geçiyor... alta sarmaları, üste de kabak çiçeklerini yerleştirip, bir çay bardağı da su koyarak yerleştiriyorum ocağın üstüne...
yarım saat geçiyor ve tabii ki bekleneni yapıp annemi arıyorum. "anne bu ne zaman pişecek?"...
"aaaaa sarma mı yaptın? hayırdır?"... kadıncağız hala alışamadı benim mutfak aşkıma... deli, özgür, çok çalışanım ya ne işim var mutfakta... "anneciğim konu bu değil, girdik bir olaya işte"... "tadına baksana akıllı", "oruçluyum"... "aaaa ucundan bi bak bi şey olmaz. yemeyeceksin ya"... peki. öyle yapayım. evet pişmiş, ucundan ısırdım azıcık... telefonu kapamadan diyorum ki anneme: "yemin ederim bugün anladım ki ev kadınlığı çok zormuş.. canım annem, bu yaşıma kadar bana yedirdiği sarmalar için sana binlerce teşekkür. değerini bi kez daha anladım::)"...
kötü haberim, piştikten sonra fotosunu çekip size gönderemiyorum (onun yerine antalya pazarında çektiğim fotoyu koyuyorum yukarı). bi dahaki sefere artık. o da ne zaman olursa tabii.. bilgenin içinden gelecek bekleyin siz... belki bir ilham gelir... nasıl olduğunu artık yiyenlere sorarsınız.. bulursanız tabii::))
son söz şudur: erkekler; hadi bi de siz sarın da yiyelim...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder