"Yine beceremedik değil mi? Biz bunu asla başaramayacağız."
Yazı işleri odasına bomba gibi düştü DTP'nin kapatılma haberi. Tam sayfaların basılma saatiydi aslında. Herkes düğmeye basmak üzereydik; aaaa kapatıldı!!! diye bir çığlık geldi içeriden.
Bizim yazı işleri odası kocamandır. Seçimleri, önemli olayları, gündemi meşgul edenlerini hep beraber toplanıp izleriz. Onlarca bilgisayar, ortada kocaman bir masa ve yaklaşık 15 televizyon vardır. Bugün 7'ye doğru hepsinde aynı görüntü vardı... Önce bir sessizlik ardından da yorumlar; iyisiyle kötüsüyle.
Bugüne kadar 28 siyasi parti kapatılmış Türkiye tarihinde. Birçoğu dini birçoğu da bölücülük nedeniyle. İyi mi oldu kötü mü? PKK'yı asla kınamayan, ölenler için şehit diyen, PKK'nın kurulduğu yere gidip ağaç diken belediye başkanları, milletvekilleri, üyeleri olan bir parti işte. Kurallara uymadılar o kadar. Ellerine kadar verilmiş büyük bir şansın üzerinden yürüyüp geçtiler. Olansa içeride af bekleyen, dağda oğlunu bekleyen, askerden canının dönüşünü bekleyen yüzlere, binlere oldu. Bir yandan açılım deniyordu; ama askerler ölüyordu diğer yandan da. Ya serap'ın ne günahı vardı bembeyaz yüzüyle gitti bu dünyadan.
herkes bir komplonun ardına sığınıyor. peki bu da bir zaman sonra gerçeklerden kaçmak anlamına gelmiyor mu? her şeyi soyut bir güce bağlamak. ama gerçekler öyle olmuyor. hala birileri ölüyor, her tarafı "açmalarına", illere dersim demelere, köylerin adlarını geri vermelere, onlarca maddelik özgürlük safsatasına karşın 11 santimetre için ne kanlar dökülüyor. Kim bu oyunu en yüksekten oynuyorsa iyi oynuyor değil mi? Bize ise ancak ekran karşısına geçip izlemek kalıyor. Biz o kuralları yazanlardan olamadıkça ancak payımıza izlemek düşer.
Olmuyor arkadaşlar olmuyor. Bu kan durmuyor işte. Ben lisedeydim başladı yaş geldi 30'lara yine de durmuyor. Kim bundan mutlu oluyor onu gerçekten görmek isterdim. Ve ona şunu sorardım: gerçekten serap'ın suçu neydi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder