Havaalanına gitmek için sabahın 5'inde araca bindiğimizde arkadaşım bana döndü ve dedi ki: "yaa biz deli miyiz ne işimiz var denizli'de?"... ben de döndüm dedim ki "sen onu bunu bırak formanı aldın mı?"...
böyle çıktık işte yola. bindik uçağımıza ve sabahın 8'inde denizli'ye indik... bizimle birlikte uçakta, maça giden gazeteciler, taraftarlar ve oraya gitmemize anlam veremeyen denizliler vardı.
aslında çok da korkuyordum. dedim ya yenilirsek, ya sivas yenerse... olsun dedik, biz eğleneceğiz...
iyi ki de gitmişiz... Muhteşem taraftarla birlikte maçı kazanmasını bildik. Denizliler de çok tatlıydı. Bize "sivas yenecek, biz de sizi yeneceğiz" dışında hiçbir şekilde rahatsızlık vermedi. Öyle televizyonlarda taraftarlar birbirine girdi gibi haberler de resmen kafadan atmaydı. biz bütün gün şehirde gezdik, saat 6 buçukta da maça elimizi kolumuzu sallaya sallaya girdik. gayet sakin ve eğlenceliydi.
Ama statta bayağı tezahürat eğlencesi oldu. denizlinin renkleri yeşil-siyahtı.. onlar karşı tribünlerine "yeşil" diye bağırdıkça biz de siyah dedik. sonra bizim "beyaz" sesimiz onların yeşilini bastırdı... Son sözü ise yine Çarşı söyledi: deplasmana hoşgeldin denizlispor::))
Ama şunu söyleyeyim yemin ederim fanatik amigolardan illallah geldi. onlar yüzünden golü kaçırdım. çok komikler yaa.. bir kere hepsinin sırtı stata dönük. yani maçtan bi haberleri yok. hatta biri de kadındı...
sürekli taraftara tezahürat söyletmeye çalışıyorlar. tam ona konsantre olcam derken bir baktım toraman atmış bile golü...allahım yaaa... sinir oldum::))
ama yine de alen ve diğer amigolar olmasaydı maç hiç çekilmezdi...
böyle işte... yendik geldik... ama zor yendik gibi geldi, denizli gerçekten bir sürü gol kaçırdı...
deli ama muhteşem bir gün yaşadık... sesimiz kısıldı, şampiyon olduk denizliyi gördük geldik..
Yaşasın beşiktaşım...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder