Sabah işyerindeki masa arkadaşım koşarak geldi: Penguen'in son kapağını gördün mü? hayır görmedim.
hemen bizim gazetecilerin dedikodu sitesi medyatava'ya girdim (araya giriveriyorum.. bizim dünyayla ilgili kim kime ne demiş, nerede basılmış, hangi otelin roof'unda hangi patron hangi bakanla buluşmuş, en son transfer teklifi kime gelmiş öğrenmek istiyorsanız tava'yı okuyun. acayip bir yer...)
neyse sonra ctrl+f yazdım penguen... ve o muhteşem kapak. Yaa bir karikatüristin beyni nasıl bir çalışır. yani öyle kapakları çıkarmak için hangi IQ'ya sahip olmak gerekir bilmiyorum.
ben mizah dergilerini okumaya Lemanla başladım. lisedeydim. o zaman 12,5 liraydı. sonra bir anda 17,5 olmuştu. çok üzülmüştüm ama yine de bırakmadım. üniversiteye hazırlık kursunda benim gibi çatlak bir kız vardı: ismi neydi... onu bile hatırlamıyorum ne kötü. ikimiz de nirvana dinler, yırtık kotlar, oduncu gömlekler, yaz sıcağında postallar giyer, saçlarımızı cobain gibi ikiye ayırır yanlara yapıştırırdık. sonra da oturur leman'a gülerdik... adı neydi yaa bak kendimi ne kötü hissettim şimdi..
neyse evde giderek çoğalmaya başlayınca dergiler annem, dünyanın geri kalan diğer tüm ama tüm ama tüm anneler gibi hepsini attı!!! hiç acımadan. öyle yüzüme baktı, "attım ben onları" dedi. hani hiçbir acıma hissi duymadan. onun için su içmek gibi doğal bir hareketti bu...
cidden bu annelerin "atalım da yer açılsın, ne böyle böceklencek mi ev" alışkanlığı genetik midir? yani dünyada ben hiç koleksiyoncu bir anne görmedim. bir kez de lisede arakladığım voleybol formamı atmıştı. en çok ona üzülmüştüm. yani bir forma ne zorluklarla çalınır düşünsenize, numarası belli, alan belli... ama annem hiç acımadı: aaa pis şey, kimbilir kim giymiştir; attım ben onu!!! kavgalar, çığlıklar kar etmiyor ki, bir çöp arabasının arkasında ezildi güzelim forma... ahhhh ahhh...
neyse ne diyorduk... penguen, karikatüristin beyni, leman, zamlar... bazen gazetelerin köşelerinde karikatüristlerin sabahlamalarını foto-haber gibi yaparlar... nedense gözümün önüne hep sigara dumanı, çay ve uykusuz gözler geliyor. üretmek güzel şey yaaa... sıfırdan bir kağıdın üzerine bir şeyler karalamak, sonra da bir yerlerde birilerini güldürebilmek.
"sonra bir kadın çıkar, blog açar ve benim saatlerce karaladığım çizgileri beğenir, bir de üzerine yazı yazar... insanın kendinden birilerinin bahsetmesi ne güzelmiş. ellerime, beynime ve bana bunları birleştirecek malzemeyi veren ülkeme kurban olayım!"
biz de sana..:))
1 yorum:
Ah canım ya, bu anılarını hatırlıyorum biliyor musun??Gerçekten çok üzülmüş olmalısın ki hala aynı şekilde sevgili anneciğinin kulaklarını çınlatıyorsun:)Ama annen de atar yani affetmez .Penguenin kapağımna bayıldım bu arada..Çok zeki insanlar ve ses çıkaracak güçte olan insanlar oldukça bu ülkede belki bişeyler yoluna girer ne dersin??En azından umutlandırıyor insanı...
Yorum Gönder