Şöyle bir hayal edin... Adınız Damon Winter... ABD'de yaşıyorsunuz. Dünyanın en iyi gazetesine girmişsiniz (bu yazıda gazete New York Times). İki yıl olmuş, ama sizin yaşınız kadar orada çalışan fotomuhabirleri var. Tam işe girdiğiniz anda seçim süreci başlamış. Gazete bir sürü fotomuhabiri görevlendiriyor adaylardan Barack Obama'nın seçim kampanyasını izlemek için... Size de diyor ki; "git takıl, senden bomba fotoğraflar beklemiyoruz. daha yenisin. arkalarda kal, tecrübe kazan."
Sudan çıkmış balık gibisiniz. Etrafta Washington camiasını yakından tanıyanlar arasında 37 yaşında Los Angeles'tan gelmiş birisiniz. Kurallar nedir, kiminle samimi olunur, nasıl Obama'nın yakınına girilir bilmiyorsunuz. Neyse diyorsunuz ben de kafama göre takılırım. İnsanlar, yüzler, gölgeler... günde bazen 3-4 mitingi izliyor, uyuyacak vakit bulamıyorsunuz. Fotoğraflarınız yayımlanıyor, ama o kadar da sık değil. Arada Obama'nın güvenliklerinden de bol bol fırça yiyorsunuz, "kuralları aşma" diye...
Neyse, günün birinde şu Pulitzere ben de başvurayım belki talihim döner diyorsunuz... Ve evet, yüzbinlerce fotoğrafın, onlarca tecrübeli fotomuhabiri arasından siz ipi göğüslüyorsunuz... Şaşkınlık içinde 2009 Pulitzer Fotoğraf Ödülü'nü kucaklıyorsunuz...
Ben ne anlarım bu işten biliyor musunuz? İşyerinde, üst koltuklarda oturanların hadi olm diyerek alttakilerin önünü açmasının öneminden. Kompleksleri, gerilimleri, "beni geçer mi acaba" korkularını bir kenara bırakarak sadece işyerinin (bu durumda gazetenin) prestijini düşünerek önemli adımlar atabilme cesaretini anlıyorum!
O kişinin de korkmadan bütün yeteneklerini, kendine verilen bu fırsatta değerlendirerek başarmasını anlıyorum... Kimi zaman tecrübe değil, "acar muhabirlik" kazanıyor!!! Bu kadar... Ama yeter ki bir fırsat verilsin, bir fırsat! Bugüne kadar ABD seçimleriyle ilgili binlerce fotoğraüf gördüm ama Winter'ınkiler gerçekten ama gerçekten çok güzeller... Siz de buyrun keyfine...
(NOT: yok ben hepsini görmek istiyorum diyorsanız link: http://www.pulitzer.org/works/2009-Feature-Photography)
3 yorum:
Ne kadar da çok senin hikayene benziyor tatlımmm:)
Bilmem benziyor mu... bizde nerde öyle yöneticiler kızım. yırtınıyoruz bir şeyler yapalım diye... ben diyojeni severim: gölge etme başka ihsan istemem:))
kastettiğim sakin sakin ama kendinden emin ilerlemen,ve sıfırdan zirveye çıkman:)
Yorum Gönder