9.3.10

Biraz tatli biraz da ciger almaz miydiniz?




Hayatimda ilk kez bir arap ulkesinde ac kaldim. nerde kahire, ammandaki lokantalar. beyrut yemekleri...

burada gercekten et disinda yiyecek bir sey yok. bir de balik varmis dicleden cikan onu da bu aksam tadicam. ama etleri cok cok yagli. uzerine iki soda ic anca hazmedebiliyorsun.. bir de canim yaa cok pisler.. ozur dilerim ama yemin ederim bunlari gorunce butun istahim kacti.. annemin yemeklerini ozledim gercekten...

resimlerden ilki gordugunuz uzre ciger... ordan kesip kizartiyorlar. digeri de (bu arada internet kafede iki saattir diksin diksinli vur kir savas oyunu oynayip beynimi yememe neden olan adam simdi arapca sarki soyleip gobek atiyor. bu ne celiski yaa.. bu arada burada herkes o savas oyununu oynuyor) ne diyodum, digeri de ici peynirli bir helva...

12 Imam'dan ikisi burada yatiyor. Imam Kazim Turbesi, Siilerin diyari





Tam 4 aramadan sonra binbir guclukle Imam Kazim turbesinin avlusuna girdik. Ortadaki carsi benzeri yerde surekli kuran okluyan bir makine var. acayip kalabalik vardi. ozellikle secimler bitti ve tatik de sona erdi diye herkes turbeye gitmis. Buraya iran'dan cok fazla turist geliyormus. Siiler icin cok onemli 12 imamdan ikisi burada yatiyor. Biri imam Kazim, digerinin adini hatirlamiyorum...tek carsafli olmayan bendim.. gercekten...

Yagmalanan Irak Muzesi'nden birkac kare


















Irak Muzesi'nde en eski tas devrinden kalma eserler var. ayrica osmanli donemi, sumerler, asurlularin tarihi yahtiyor burada. ama muze savasin ilk basladigindan inanilmaz bir yagmalamaya maruz kaldi. amerikan isgal askerleri muzenin yerini ve onemini bile bilmiyordu ku yagmayi durdurabilsin. 40 bine yakin eser hala yurtdisinda birilerinin ellerinde yatiyor...

ben de bugun muzeye gittim ve buraya birkac fotograf ekliyorum. ilki ulkenin kuzeyinde kurulan Nemrut kentinden getirilen eserler. ikincisi asur kralligini koruyan aslanlar. aslanin agzindan giren ruzgr kulagindan cikarken ugultulu ve kukremeye benzeyen bir ses cikarirmis. bu sesin de kotu ruhlari ittigine inanilirmis. ucuncusu bu topraklardaki tarihin noktalari, digeri bir heykelin muhtesem ayak detayi. digeri 5 bacakli, insan basli at. bas insan aklini, govde ise gucu temsil ediyor. arkasinda ise onu koruyan melegi... sonuncusu da yagmada kirilan bir eserle ilgili resim...

Beser ariyorsan Doguya gideceksin habibi


Bagdat'ta artik bir haftam gecti... bir hafta boyunca onlarca insanla konustum, hikayelerini dinledim, her gun en az 50 tane kontrol noktasindan gectim, bulut alemdar (bizim polatin iraktaki adi) esprisine maruz kaldim, safevi turkiye (tukiyeden gazeteciler) cumlesini duydum ve ibrahim tatlisesin butun sarkilarini ezberledim... bizim turkmen mihmandara (adi Amer kendisinin) artik ibo yetti dedigimde "sibel can ister misin?" cumlesiyle beni yikmasi son noktaydi...

yoruldum... yemin ederim turkiyeye laf edenleri sadece bir hafta arap ulkelerine gonderecegim... yavas yavasin, gec kalmanin, 1 saniyenin aslinda 35 dakka anlamina gelebilecegini (bugun irak muzesinde mudurle gorusmek icin beklerken yardimcisi sadece 1 saniye sonra musait olabilecegini soyledi de) ogrenirler. bizim rehberi tam 3 saat bekledikten sonra "hazirim gelin" dediginde daha bi yarim saat otomoblini yikadigini (arabada tabii ki bangir bangir ibo caliyor kuskusuz) gorunce oturdum ve o andan zevk almaya calistim. soyleyecek daha ne var ki... araplar, yavas insanlar... gerci omrunun yarisini kontrol noktalarinda bekleyerek diger yarisini da bomba beni vurur mu acaba diye korkarak gecirince insan hayati belki de daha az onemsemeye basliyor. daha yavasa aliyor: yani bizim asla yapamadigimiz yapiyor ve vitesi geriye takiyor biraz. ama bu sadece irakta degil ki, misirda urdunde filistinde hep boyleydi. yaa urdunde kralicenin soforu bile beni almaya yarim saat gec geldi ne diyeyim ki...

yine de biraz insan (ya da arapcasiyla beser-ogrencem bu dili) ariyorsa bu dunda doguya getmeli bence. dun Sadr kentindeydik. hicbir gazetecinin kolay kolay giremedigi, irak polisinin ancak 6 ay once tam onetimine aldgig, Sii milislerin kalesi Sadr kentinde. bombayla darmaduman olmus bi binanin altinda calisan adamla konusmaya basladik. sadece iki saniye sonra caylar geliverdi. yurektenler, canlar... bizim gibiler.. ozler site.

evet agir adamlar, tam rahatlar ama ben yine de seviyorum arap ulkelerini. kurallarini esnetebilmelerini (avrupadan en buyuk fark bu), bir selamin her seye deger oldugu bu dunyayi seviyorum. bir gun insallah (bu insallah burda cok mesher, bi sey istediginizde once insallah geliyor sonra yapiliyor tabii bi saat sonra) buralarda bir yerlerde muhabirlik yapabilirim birkac yilligina. Amer gel bagdatta kal diyor ama ben beyrut ya da kudusu istiyorum. bakalim bilgenin yolu bir daha nereye duser... simdilik bu kadart. yarin turkiyede gorusuruz... fotolarla sizi basbaba birakiyorum...

7.3.10

Surunen aci ceken gazeteciler ve Irakli siyasilere etten duvar


Basbakan Maliki Yesil bolgedeki el resit otelinde oy verdi. bu yesil bolge acayip bir yer... sanki bambaska bir dunya. bagdatin tam ortasinda aslinda. oyl uzak degil. ama inanilmaz korunuyor. bin tane aramadan gecip kopekler sizi koklayip oyle giriyorsuzun. bircok elcilik, hukumet binasi yesil bolgede... orada oy veren basbakanin ne diyecegini anlamak icin de gazeteciler birbirini ezdi..
diger foto da basbakan yardimcisi tarik el hasimi icin cekilen etten duvar... adam gozukmuyor bile... bagdatta her yer duvar!

Aramalar hep surdu ama sokaklar bombostu!


Salihiye bolgesinden iki goruntu... sanki secim degil di mi... nerde bizdeki secimler... burada herkes gercekten korkuyor. oy verip vine geri kaciyor.. yazik yaaa...

Sokaga cikma yasagi aktinda Bagdatta gece...


Yasak yuzunden erkenden yemek yiyip odalarimiza cekildik.. sabah da 6ya ceyrek kala kalktim.. ayakta uyuyorum gercekten... gerci herkes erkenciydi. secim burosuna gittigimde butun gazetecilerin coktan orda oldugunu gordum. valla yazik bize yaaa...

AFP ajansinda resmimi koymuslar!!!


Fransiz haber ajansi benim resmimi sistemi gecmis.. resim bu sabah cekildi, biz bir okulda oy verenlerle konsmaya giderken. tum dunyada cantasi aranan kadin olarak taninacagim.. aman tanrim!!!


Bu da foto alti: An Iraqi soldier searches a woman's purse at the entrance to a polling centre in central Baghdad on March 7, 2010. Iraqis started voting in their war-shattered nation's second parliamentary election since the US-led overthrow of dictator Saddam Hussein, as mortars and bombs rocked Baghdad. AFP PHOTO/JOSEPH EID


(tercumesi: Irakli bir asker Bagdat'ta bir secim merkezinde bir kadinin cantasini ariyor)

6.3.10

Otele kapandik!!

bu aksam saat 10dan itibaren sokaga cikma yasagi basliyor. ben butun haberlerimi sabahtan gondermistim zaten. rehberimiz evine gitti. tek basimiza cikmamiz mumkun degil. hele de hava kararainca asla... sokaga cikmamak en iyi secenek bu aksam icin. her an bir patlama olabilir deniyor.

biz de kaldigimiz oteldeki gazetecilerle internet kafeye tikildik kaldik. herkes nette geziniyor haberlere bakiyor. gelen giden tipler hep ayni... ispanyollar, amerikalilar, fransizlar... yarin sabah erken is basliyor... sandiklara gidip oylamayi cekecegiz.. hadi bakalim...

Savasan cocuklarin oyuncaklari da silah oluyor...


Kerrada Caddesinden bir goruntu... kadinlar oyle baslrini bizdeki gibi sikmabas yok. sadece kollar kapali olsun' dar giysiler olmasin yeter... urdun ve misirdan cok daha rahat kadinlar burada bence. ama tabii ki bunu sadece son birkac yildir boyle. dinciler gucunu yitirdikce kadinlar da ozgurlesiyor iste. darisi bizim basimiza...

Otelimin balkonundan Bagdat ve Dicle Nehri




Ya muhammed ya ali!

Sii mahallelerinde Hz. Ali posterleri hakim...

Bilge Bagdat'ta... Korkuyor muyum EVET; ama yine de diyorum ki iyi ki gelmisim


“Aman oraya gitme, insan hiç Bağdat’a gider mi, deli misin sen kız başına, kafana bomba düşsün de gör” gibi tüm cümleleri kulak ardı ederek perşembe sabaha karşı kalkan uçakla Irak’ın başkenti Bağdat’a geldim. Ve geldiğim her dakikaya şükrediyorum ki iyi ki de gelmişim.
Neresinden başlasam da anlatsam. 2003’ten beri Amerika’nın işgali altında Irak. Ancak artık sokaklardaki devriyeyi tamamen Irak polisine devretmiş ABD ordusu. Bu yüzden ortalıklarda hiç dolaşmıyorlar. Kendilerini sadece bi havaalanında sürü halinde bir de basın toplantılarında kulaklarında cihazlarıyla ajan/güvenlik/istihbaratçı modellerinde görebilirsiniz. Ya da ağzında sakız kimin varsa bilin ki o Amerikalıdır.
Boşverelim Amerikalıları. Gelelim Bağdat’a... içinden ne güzel bir Dicle akar ki görmelisiniz. Eskiden kıyıdan kıyıya tekne gezintileri, sağında solunda kafeler varmış. Arka arkaya patlayan bombalar, silahlı çatışmalar, mezhep kavgaları mahvetmiş Bağdat’ı. Artık Dicle’ye sadece üzerinden geçen onlarca köprüden yürürken bakabiliyorsunuz.
Bağdat çok eski bir kent. Bir kere her yer sapsarı. Hem binalar sarı hem de çölden gelen kumlar rüzgarla birleşince her şeyi tek bir renk yapıyor. Bir de tepenizden hiç eksik olmayan güneş tabii ki.
Birçok yapı Saddam zamanında yapılmış. İşlemeli oymalı, kakmalı binalar, muhteşem camiler. Büyük büyük meydanlar. Savaş başlayıp da Saddam da gidince herkes kendi arasında paylaşmış. Tabii bir masa etrafında oturarak değil, savaşarak. Dicle’ye bakan güzelim muhteşem binaların 1000 metrekare olduğunu söylüyor Amer (bu arada bunu yazarken otel odasının tepesinden sürekli helikopterler devriye geziyor). Kendisine de Saddamın oglu Uday bir ev hediye etmiş. Ama savaştan sonra hepsini alıp kendi aralarında yöneticiler paylaşmışlar. Saddam’ın partisi Baas üyeleri de artık Ürdün, Suudi Arabistan veya Suriye’de yaşıyorlarmış.

Bağdat’ta mahalleler tamamen ayrılmış, Şii ve Sünni diye. Zaten hangi mahalledeyim diye merak etmenize hiç gerek yok; Hz. Ali resmi size Şii bölgesinde olduğunuz hemen hatırlatıveriyor. Sünni mahallelerine ise genelde “Kaide” deniyor; El Kaide’yi anımsatarak.
Ben nasıl mıyım? Yanımızda kapı gibi bir mihmandar var desem yanlış olmaz. Amer’a her kapı açılıyor. Camları kurşun geçirmez bir araçla gece gündüz Bağdat sokaklarındayız. Ve şunu söyleyeyim ki sokaklardaki tek yabancı ben ve foto muhabiri Kutup abiydi. Geri kalan herkes Iraklı. Zaten ajanslar da tuttukları Iraklı gazetecileri haber yapmak için sokaklara salıyor. Kendileri otel odalarında oturuyorlar. Tüm işi yapan, kelle koltukta yaşayan Iraklılar, kaymağını ise Fransız Amerikalı gazeteciler yiyor.
Neyse biz yine de temkini elden bırakmadan gezdik bol bol sokaklarda. En işlek caddesi buranın Kerrada. Aynı zamanda en zengin bölgesi. Bizim rehberin arkadaşı evini tam 300 bin dolara almış. 400 metrekareymiş. Dedim içimden acaba Irak’a gelip de çalışsam mı diye.
Tabii yoksul yerleri de yok değil. Özellikle Reşit denilen bölge içler acısı halde.
Ben buraya niye mi geldim? Pazar günü parlamento seçimleri var ve 19 milyon Iraklı sandık başına gidip hem başbakan hem de meclisi seçecek. O yeni meclis de Talabani’nin yerine yeni cumhurbaşkanını atayacak. Aslında bu seçimler Türkiye için de çok önemli. Çünkü gelen başbakan ABD ve diğer işgal gücü askerlerinin de çekilmesini yöneten isim olacak. Bu askerlerin Türkiye üzerinden çekilmesi görüşülürken yeni isim bizim için de büyük önem taşıyor. Ayrıca Kürt partilerin yüzde kaç oy alacağı da önemli. Ama bu kadar önemli bir seçimi sadece Türk gazeteci olarak benim izlemem de benim için çok önemli. Tabii ki ajanslar var ama gazete tek biziz.

Bana korkuyor musun diye sorarsanız yanıtım evet olur. Hayatımda hiçbir ülkede buradaki kadar tedirgin ve gergin olmadım. Ne bileyim her an her dakika bir patlama olabilir. Bir de siz unutsanız da güvenlik noktalarında askerler size hatırlatıyor zaten ortamın ne kadar gergin olduğunu. Sonuçta bizim kaldığımız otel daha iki ay öncesinde büyük bir patlama yaşamış. Hem de lobinin tam ortasında. 16 kişi ölmüş. Böyle olunca insanın lobide oturası bile gelmiyor. Ama en çok geceleri korkuyorum. Pasaportumu ve cüzdamını yastığın altına koyup kapımı da kitliyorum. Belki abartıyorum ve buraya gelmeden önce bana söylenenler yüzünden korkuyorum. Bilmiyorum ki. Ama sonuçta burada birçok yabancı gazeteci kaçırıldı ve ben onlardan biri olmak istemiyorum.

Neyse dönelim Bağdat’a... Şunu söyleyeyim ki burada Saddam Hüseyin sanki hiç yaşamamış gibi. Evet bir diktatördü ve eli de çok kanlıydı. Ama yine de insan en az 35 yıl ülkeyi tek başına yönetmiş bir adamdan bir iz kalsın istiyor. Aradan sadece 7 yıl geçti ve Saddam’ın bırakın bir eserini, resmini görmek adı bile anılmıyor. Koca bir tarih bu kadar mı çabuk kaybolur ki? Hatta bir Şii mahallesinden geçerken yüksek sesle Saddam’la ilgili bir şey söylediğimde Amer beni susturup “O adamın adını burda anma. Valla bağırabilirler sana” diyerek beni uyardı.

Şimdilik yazacaklarım bu kadar. Seçimler belki kukla hükümetlerle gidiyor, ABD ve dünyanın işine gelenler o koltuğa oturuyor. Ancak bu sadece Irak’ta öyle değil ki; tüm az gelişmiş ülkelerde aynı. Yine de bu halk sandık başına gitmekten pek mutlu ve umutlu. Saddam’ın o ölüm tarzını hak etmediğini söyleyen bir sürü Bağdatlıyla tanıştım. Keşke hapiste veya sürgünde olsaydı da asılmasaydı diyorlar. Ve ABD güdümünde bir ülke haline gelmenin üzüntüsü ve korkusu hepsinde var. Bakalım yarın ne olacak? Şimdilik bilgeden bu kadar.
(foto: Basbakan adaylarindan Iyad Allavi'nin basin toplantisi sonrasi tanklarin yaninda fotograf cektirdim. Türk oldugumu herkes acayip sicak davraniyor)

5.3.10

Bagdattayim!!!

Pazar gunu yapilacak Irak secinlerini izlmeke icin savas altindaki bagdata geldim.. daha sonra fotograf yukleyecegim... ama iyiyim ve merak edenler icin henuz yanimda bomba patlamadi... ama kader:))