14.2.12
Gazeteciler Gerçekte Ne Yapar?
Yurt dışına iş için her gittiğimde "ohhh valla dünya sana güzel ne güzel geziyorsun" diyenler için yazacağım... önce haberlerimi yazayım sonra geleceğim.
sevgiyle şimdilik....
SGKO - Bu ne mi bakın son paragrafa!
"Tüketim pompalaması, gereksiz masraf, ben seni zaten her gün seviyorum, o saçmasapan kapitalizmin ağına mı düşeceğim..."
Bugün Sevgililer Günü... Ne saçma bir gün değil mi? İnsan niye böyle bir güne sığdırır ki aşkını. Koca 364 gün çöpe mi girdi?
Bütün bu düşünceler doğru olabilir, ama diyorum ki hayat zaten zor... sırtınızı arkanıza yaslayın ve düşünün en son ne zaman gerçekten keyifli, mutlu, tartışmalardan uzak, dingin, huzurlu bir gün geçirdiniz? En son ne zaman? Gerçekten ne zaman? Böyle kendinizi tamamen teslim edip de mutluluğa ne zaman bıraktınız?
21'inci yüzyıl insanı yüzlerce yıl önce yaşayanlardan o kadar farklı ki. Meşgul bir kere. İşle, hayatla, otobüsle, taksiyle, alışverişle ve daha binlerce şeyle meşgul. Ne kendine, ne hayatına ne de sevgisine zaman ayıramıyor. İşte bu insanın uyarılmaya ihtiyacı var. "Bugün doğumgünü, bugün sevgililer günü, bugün anneler günü, bugün babalar günü" diye... Yoksa unutuluyor, önemsenmiyor, hatırlanmıyor. Tamam sevgililer günü kapitalizmin bir oyunu, peki anneler günü. Mesela şunu sorayım, en son annenize ne zaman bir hediye aldınız? Acaba anneler günü olmasaydı alır mıydınız?
Benim babam özel günlere hiç önem vermezdi; ta ki yaklaşık 10 yıl öncesine kadar. O özel günlere gülüp geçen adam anneme güller almaya başladı. çünkü yıllar geçti ve gerçek mutluluğun bana göre bir kadını mutlu etmekten geçeceğini gördü... o alınca annem sevindi, o sevinince babamı daha sıkı sardı. biz de mutlu olduk tabii. iki gül belki ama olsun, kadınlar çoğu zaman oldukça basit yaratıklar olabiliyorlar. çok derine inmeyin derim ben... ne oldu, 60 yaşında babam kapitalizmin kurbanı mı oldu? Varsın olsun, birkaç gül insanı mutlu ediyorsa kurban olsun. en azından annem için kurban oldu...
Yani der ki Bilge; 21'inci yüzyılın insanları olarak hepinizin sevgililer gününü kutlarım... (Bakınız başlık: Sevgililer Gününüz Kutlu Olsun)...
umarım bir sonraki yüzyıl kapitalizm biter, sevgililer günü gider ve biz kadınlar gül almak için yılın tek bir gününü dört gözle beklemeyiz...
(Ve yazımı dünyanın en romantik sesi olan Elvis Presley'in bir o kadar muhteşem aşk şarkısıyla başbaşa bırakıyorum... Ben bu şarkıya ölürüm...:)
(Fotoğraf ise paylaşılan bir acı kahvedendir... Keyfiniz bol olsun)
8.2.12
Hangisi daha güzel
Reklamlardan nefret ederim. Cem Yılmaz'ınkiler hariç... Ama son günlerde aşağıdaki reklam çıktığında televizyonun sesini sonuna kadar açıyorum. Eğer Duman'ın o muhteşem parçasını söyleyen gerçekten Kerem Tunçeri ise sesine sağlık demek istiyorum. Gerçekten çok güzel seslendirmiş... Ama tabii ki hiçkimse efsane Kaan'ın yerini alamaz... Yine de buyrun izleyin: hangisi daha güzel?:)
4.2.12
Tunus'ta 65 dinardan 12 dinara pazarlık!
Size Tunus'ta yarım günlüğüne çektiğim fotoğraflardan bazılarını gönderiyorum. Çok değil ancak hiç yoktan iyidir. Dün sabah bütün gün toplantı vardı, öğlen 1de ancak bitti. Sonra da ben kendimi taksiyle şehir merkezine attım. Bir de dolaşırken sağanak bastırdı. Allahım dedim bu ne şans. Neyse bir dönerciye kendimi zor attım. Sonra da ilk resimde bulunan Sidi bou said denilen bölgeye gittim. Buradaki çok sayıda satıcı kış olduğu için kapatmış durumda. Çok güzel el yapımı bir tabak beğendim. Üzerinde turuncu camlar var... Adam 65 dinar dedi, 12 dinara aldım! Ben böyle pazarlığın gözünü yiyeyim:)) Eminim çok daha ucuzdur ama ben 10 dinara inemediğimle kaldım...
Buyrun seyretmeye o zaman...
Evleriyle ve sokaklarıyla ünlü Sidi bou said. Tabii artık turistik bir yer haline gelmiş.Medine Çarşısı'nın girişi. Aynı bizim Kapalıçarşı içi. Ancak avlusu gerçekten çok güzel.
Bu da çarşıya giren Fransız kapısı.
Sokakta gördüğüm bir şekerleme. Bizim bildiğimiz fıstığı şekerle kaynatıp sanırım sonra kurutuyorlar.
Bu da tarihi St. Vincent Katedrali. Meydanın tam ortasında duruyor. Önünde ise hala çatışmaları hatırlatar tanklar, askerler ve dikenli teller...
Bu binayı yolda giderken gördüm. Sanırım opera ve tiyatro binası. Bizim AKM restore edilecekti değil mi? Tunus'takine baksanıza!
Burada da Türk lokantası var. Aslında niye var ki, zaten her yer kebap ve dönerci dolu.
Başkent Tunus'un ana caddesinde eski dönemlerden kalma bir bina.
Tunus'ta hükümetin düştüğü ve Yasemin Devrimi adı verilen "devrimin" gerçekleştiği 17 Ocak Meydanı. Tam arkasında da dev bir saat kulesi duruyor. 17 Ocak'ta iktidarda 23 yıl kalmış olan eski devlet başkanı Zeynel Abidin Bin Ali ülkeden kaçtı.
2.2.12
-1'den +18 dereceye
Tunus'tayım... Afrika'nın kuzeyinde, bir yıl önce iç savaşla zor günler yaşayan Tunus'ta...Zaten gelmemizin amacı da burada artık yok olmakla yüzyüze olan turizmi tekrar kalkındırmaya yardımcı olmak. Tunus hükümeti, yarınkı toplantı için dünyanın dört bir tarafından gazeteciler çağırdı. Yarın yeni devlet başkanı dahil birçok bakanın katılacağı bir toplantı olacak. Ancak öncesinde kenti gezdireceklermiş. Burasının gerçekten çok güzel olduğunu söylüyorlar. Artık birkaç günde ne görebilirsem kardır. Havalimanından koşturup otele geldim ve hiçbir resim çekemedim. Havalimanından gördüğüm yemyeşil bir kent başkent Tunus. Yine de hiçbir şey göründüğü gibi olmaz ki. Hee bir de komik bir şey. En kaba anlaşılmaz Arapçayı Iraklılar konuşuyor. En güzelini Mısırlılar. Fransız aksanıyla Arapça konuşanlar ise Tunuslular sanırım. Her iki kelimelerinden biri Fransızca oluyor:))
Neyse, Yarın size daha detaylı yazacağım. Artık uyuma vakti. Bütün gün hayli yoruldum... (Hee bu arada evet başlık doğru, burası gündüz tam 18 dereceydi. Akşamları 8'e kadar iniyor. Yine de kemiklerim bir nebze ısınmadı değil)...:)) (Son bir not, fotoğraflar gelene kadar haritayla idare eder misiniz? En azından ne kadar uzakta olduğumu bilirsiniz:))
1.2.12
Kar dursun ben de kıta değiştirebileyim
Yarın yolculuk var... Bilge yine yollarda... Umarım kar durur, uçaklar kalkar ben de bir başka kıtadan size yazarım... Yoksa havaalanında kahvaltımı eder, gazetelerimi okur geri ofis başına gelirim... Bakacağız artık, sabah ola hayrola:))
16 BİN- NİCE NİCE BİNLERE
Bloğu yazmaya başlayalı 2 yılı geçti. Arada birkaç kez mola verdim birkaç aylığına... Bir ara tıklayanların sayılarını merak etmeye başladım. Tamam yazıyorum ama kaç kişi okuyor diye... Nazar değmesin diye söylemeyeceğim ama yüzlerce kişi giriyor her gün. Bu benim için çok güzel bir sayı... Bir sürü işi olan insanların 5 dakikalarını bile ayırmaları beni mutlu eder. Bu sabah da baktım ki sayı tam 16 bine varmış. Herkese teşekkür ediyorum... Siz vaktinizi ayırdıkça ben de paylaşmaya devam edeceğim... Nice 16 binlere...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)