25.7.10
Köprüler...
Köprüler... bizim için bir yakadan diğerine geçmek anlamına geliyor. "karşıdan karşıya"... Oysa ki bambaşka anlamları oluyor köprülerin. bazen iki ülkeyi birbirine bağlıyor, bazen de iki kalbi. git gel git gel yoruluyor insan köprüden geçerken ama boğazın üzerindeykenki manzaraya kimin gönlü düşmez ki?
tabii ki bana göre dünyanın en güzel köprüsü istanbuldaki. bir kez portekizli bir arkadaşım demişti ki; "boğazın en güzel yanı ne biliyor musun? karşıya baktığında da hayatı görüyorsun. kara deniz kara var.. oysa ki diğer köprülerde hayata bu denli yakından dokunamıyorsun."
haklıydı... nisan ayında danimarkaya gittiğimde upuzun bir köprünün üzerinden geçmiştim trenle. Adı Oresund Köprüsü... allahım git git bitmiyor. ve denize ne kadar yakınız. çok alçak. sonra denizin altına giriyordu tren. o zaman biraz ürkmüştüm. yani denizin üzerinde bir metal yığını. insan tedirgin oluyor. ama çok keyifliydi yine de. uçsuz bucaksız deniz...
bu sabah işteyim. çalışıyorum... pazar pazar çalışılır mı ki? ama dün izinliydim.çok da eğlendim. neyse konumuz bu değil. sabah interneti gezinirken huffington post adlı bir site dünyanın en muhteşem köprülerini sıralamış. tabii bizimki de var içinde. bakın bakalım siz kaçının üzerinden geçmişsiniz?
http://www.huffingtonpost.com/2010/07/24/worlds-most-stunning-brid_n_657121.html
(not yukarıdaki Oresund köprüsüdür.)
20.7.10
245'inci sayfaya bak!
Evden son anda çıktım. az kalsın servisi kaçırıyordum... elime geçen ilk kitabı aldım raftan. Muhteşem kadın Susan Sontag'ın "Amerika'da"... Geçtiğimiz haftalarda Göztepe'de bir el arabasında yüzlerce kitap arasından 3 liraya almıştım kendisini. İkinci, belki üçüncü belki de onlarca kişinin eli değmişti.
Arka kapağını okudum, sayfaları çevirmeye başladım. baştaki o anlamsız detayların olduğu sayfaları geçtikten sonra romanın başladığı ilk sayfanın sağ üst köşede bir not gözüme çarptı: 245'inci sayfaya bak!
Tabii ki herkes gibi ben de hemen o sayfaya gidiverdim hızla sayfaları karıştırıp. Açtım; sayfa numarası olan 245 siyah bir tükenmezle yuvarlağa alınmıştı. Ve 421 sayfalık kitapta sadece 245'te iki cümlenin altı çizilmişti. "Oturup bir güneş gibi batmayı bekleme. Yürekli insanlar bir şeyi, o şey onları bırakmadan bırakırlar..."
Güne böyle güzel bir sözle başlamak ne güzel.
19.7.10
Bilge "Sperm'in yolculuğunu" keşfediyor
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)