4.9.09

Antalya pazarında, sıcağın altında bir gün...



Antalya'ya niye mi gittim? Bizim gazeteyle ilgili bir haber yapmak için... Bir devlet başkanı geliyordu benim de onu karşılamam gerekiyordu.. cumartesi günü öğleden sonra işim bitti... haberleri attık, istanbulla konuştuk... her şey tamamdı. uçak 7de... ne yapcaz? ben dedim pazar gezcem... hava nasıl sıcak? ama ilginçtir hiç terlemiyorsun. istanbul gibi insanı mahveden bi kent değil yani...
bir de sanki antalya'da kimse oruç tutmuyordu. herkes elinde bir cigara, kahveler full... lokantalar tıklım tıklım... zaten o sıcakta susuz nasıl dayanılır bilmiyorum ki? sonra aklıma arabistan, kahire geldi... kahirede mayısta herkes uyuyordu, şimdi oruç da var, herhalde gün akşam 8den sonra başlıyordur diye düşündüm...
neyse resmi giysileri çıkarıp elbisemi giydim... kafamda da bir bandana.. ıslatıp ıslatıp duruyorum, arada da pazar tezgahlarına dalıyorum... bi kere kadın hakimiyeti vardı pazarda.. kadınlar toplamışlar sebzeleri meyveleri ne güzel satıyorlar. sonra çok ucuzdu. 30-50 kuruşa domates vardı...
antalya pazarında hiç görmediğim şeyler de gördüm. ne yapalım biz istanbullular kimi zaman uzaylı olabiliyoruz: örneğin, mor sivri biber... sonra hunnap diye bir meyve... böyle minik susuz, kuru tatlı elma gibi tadı...
gezdim, hepsinden aldım kendime... sıcaktan pişmiş bir halde, uçağa yetişip eve döndüm... ama maceralar bilgeyi bırakmaz ki normal bir hayat sürebilsin.. sonra havaalanında neler geldi başıma... ama artık orası da bana kalsın... yeter artık ciğerimi biliyosunuz...
neyse sözün özü, antalyaya yazın gitmeyin; hele ramazanda hiç... bi de hunnap alın yiyin, diyor ki pazarcı: "kolostor"a iyi geliyomuş.!!!

Hiç yorum yok: