Son olarak Kudüs'ten yazacağım demiş ve 15 gün ortadan kaybolmuştum. Bir ara ne güzel yazıyordum. sadece gezilerimi değil kendimi de... o gün yaşadıklarımı, ailemi, dostlukları, sevgileri, ihanetleri, mutluluklarımı, üzüntülerimi... aslında yine başlama isteği öyle dolduruyor ki içimi... birileri beni okuyor biliyorum, bunu bilmek bile insanı mutlu ediyor. bu sanki radyo programı yapmaya benziyor biraz. kaç kişinin sizi dinlediğini asla sayamazsınız. ben de bilemem. ama geçen yıl bir kız trabzondan emine adında. bana ne güzel bir email atmıştı. onu hiç tanımıyordum o da beni. ama beni ne çok seviyordu. nerede acaba şimdi?
neyse geri geliyorum yeniden... kudüs demiştim. aslında yolculuğum istanbul-tel aviv-kudüs-filistin (nablus) şeklinde geçti. hayatımda geçirdiğim en kötü yolculuklardan biriydi. nedeni ise zaten birçoğunuzun facebook'tan da bildiği üzere sorguya alındım israil pasaport kontrol polisi tarafından. saolsun Mavi Marmara, İHH ve yok olan İsrail-Türkiye dostluğu. İki kez Gazze'ye gittim ben son 5 yılda ve hiçbir şey olmadı. Sorgulanmamıştım bile. Düşünün Gazze, İsrail'in doğrudan savaşta olduğu bir bölge. Filistin'in Batı Şeria bölgesi, yani daha çok siyasi başkent de denebilir ise kısmen çok daha huzurlu. İsrail oraya çok müdahale etmiyor. Ama işte Türk'üz ya... Çek kenara. 4 saat boyunca dedemin adından Irak'a neden gittiğim (ki bu 3 kez soruldu) konularından hesap verdim. Eski pasaportumu saklasa mıydım acaba? Bilmem ben kabak gibi verdim. Eski İsrail vizelerini görürler de daha rahat bırakırlar diye. Oysa ki sanırım felaketim oldu. Bir ara baktım 10 kişilik çoluklu çocuklu kalabalık bir Türk aile de gözaltına alınmış. Yazık yaa... Biz de mi yapalım yani İsraillilere aynısını?
Neyse en sonunda saolsun İsrail İstanbul Başkonsoluğu devreye girdi de çıkabildim. Ama bu sefer de valizim yoktu. Biliyor musunuz hala yok! THY muhteşem bir şekilde valizimi kaybetti. Bir rapor tuttuk, döndüğümde de resmi başvurdum. 2 hafta geçti. 1 ayda bulunamazsa para ödeyecekler. Ama valla az öderlerse maddi ve manevi dava açmayı düşünüyorum. Çünkü düşünün Filistin'de valizsiz kaldığınızı! Üzerine giysi bulman, iç çamaşırı alman, ayakkabı bulman neredeyse imkansız. Öncelikle bütün dükkanlar ramazan yüzünden kapalı. gerçekten orada hayat 6 buçuktan sonra başlıyordu. sahurda son buluyordu. Kudüste bir alışveriş merkezi buldum ve 1 saatte kendimi baştan yaratmak zorunda kaldım. Bu ne kadar zor bir şeymiş. Aslında saatlerce alışveriş yapmanın ne kadar anlamsız olduğunu da o an anladım. 1 saat yetebiliyormuş:)
Sonra o aldıklarımı içine koyacak bir de büyük çanta aradım saatlerce. THY yüzünden Kudüs'te sadece bir akşam yemeği yiyebildim. Oysa ki ne büyülü bir kent. Sokaklarında gezmek istiyordum çok. İsrail genellikle en koyu Yahudileri bilerek Kudüs'e yerleştiriyor. Bir mahalleden geçtik neredeyse hiç renkli giyen yoktu. Siyah ve beyaz. Kadınları genellikle eşleri dışında kimse saçlarını görmesin diye peruk takıyor. tabii bunlar aşırı dindar olanlar. inanılmaz çok peruk dükkanı vardı. ayaklarına kadar elbiseler, siyah külotlu çoraplar. Baktım da sadece kapanan Müslüman kadınlar değil ki. Bıraksalar hepimizi siyaha sokup çıkarmayacaklar valla.
Neyse durum vaziyet budur. Valizim hala yoktur. Duanız beklenir. En çok da yeni aldığım muhteşem iki gömleğime üzüldüm. bir de annemle pınar dostumun aldıkları bluzlere... tazminatında değilim inşallah bulurlar!!!
(Genelde fotoğraflarımı koymuyorum bloguma ama ne kadar bitkin olduğum göresiniz dedim. Yukarıdaki resim ben havaalanında kağıtlara bakarak memurla valizimi ararken ve muhtemelen müdür-konsolosluk-aile arasındaki telefon görüşmelerimden birini yaparken- çeken muhteşem sabırlı az konuşan sakin foto editörü insan Kutup Dalgakıranlar!!!)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder