5.9.10

Başka bir dünya


Kimi ölüler bize ne kadar yakın / Yaşayanların birçoğu ne kadar da ölü...

(yukarıdaki sözü dostum hilalin bloğundan çaldım; sonra da o söz beni benden çaldı. okuduğumda aklıma sadece babaanem geldi. sanırım onu çok özlemişim. ölü ama bana ne kadar yakın... düşündüm de yaşıyor olsaydı dizlerine uzanıp dertleşseydik. bana bir kadın olmak ne kadar zor olursa olsun hep güleryüzlü, güçlü ve güzel görünümlü olmam gerektiğini öğütleseydi. "kolunda altın bileziklerin var senin, yüzünden de gülümsemen hep mutlu ol bilge" deseydi. hani doğduğum gün annemler adımı reyhan koymak istediklerinde itiraz edip "bu bebek çok cılız. taşımayaz o ismi ama bilmiş bilmiş bakıyor bilge diyelim mi" diye ağırlığını koyup bugünkü ismimi bana verdiğini belki 100'üncü kez anlatsaydı.

babanemi ben yaşlıyken tanıdım normal olarak. bu yüzden o hep benim için masumdu, ağırbaşlıydı, oturaklıydı. sonra fedakardı, yemekler yapar 5 çayına bisküvi çıkarırdı. babaneydi, annaneydi, anneydi, nenekaydı.
ama kadındı da. acaba o da üzülmüş müydü hiç bir kadın olarak. kırılmış mıydı, incinmiş miydi? mesela dedem ona nasıl davranıyordu? çekip gitmek istemiş miydi, yalan mı gerçek mi olduğunu anlayamadığı bir dünyanın içinde sıkışmış mıydı, bir kadın olarak hep güçlü olmak zorunda kalsan da aslında ne kadar zayıf bir yaratık olduğunu düşünmüş müydü, bunun farkına vardığında güçlü olmanın kadının ruhuna aykırı olduğunu, üzerinde bol durduğunu aynada görmüş müydü? kırılmamak için sert görünmeye çalıştığında belki dıştan olmasa da içindeki organlarının bir saniye içinde paramparça olduğunu hissetmiş miydi, katılarak ağladığında dizleri boşalmış mıydı? ne yazık ki bu dünyada hepimizin bir "başka bir seçeneği" var. çekip gitsen de diğer tarafta seni bekleyen başka bir insanı, bir işi, bir şeyi işte saklıyor herkes değil mi, kimse bunu kendine itiraf edemez ama öyle işte.
işte o "seçenek" yoktu babanemin zamanında. gidecek başka bir yer de yoktu, bir tek eşinin dizinin dibi vardı. belki de güzeldi değil mi? belki de... belki de bu kadar kafamız karışmazdı "seçeneklerle"...

Babanem bana hep dedeme baktığını ve hayatını toparladığını söylerdi. kadınların var olmam sebepleri bu muydu acaba sadece. evlenmek çocuklarının ve kocalarının toparlanmalarını sağlamak. belki de babanemin çok hayali vardı ama söylemedi kimseye. ama onunla ilgili tek bildiğim bir şey varsa o da hayatımda tanıdığım en güçlü kadındı. hayatta kimseye minnet etmedi; bastonla yürürken bile kendi yemeğini yiyebilmek için mutfak ve banyoyu kırdırıp kendi boyuna indirdi. dimdik durdu hayatta ve dimdik öldü. son nefesini de elimi tutarak verdi.

ben de onun gibi olmak, yaşamak ve ölmek isterim. ama hala nefes alıyorum ve kimi zaman güçsüz olmak da istiyorum. güçsüz olduğumda kimse beni ezmesin istiyorum. küçük bir hayatım, sıradan bir mutluluğum ve kendi dünyam olsun istiyorum. kalabalığın, küçük hesapların, sırların, kırılmaların olmadığı bir dünyam olsun istiyorum. var mı böyle bir dünya babaanne? varsa söyler misin gideyim?... ne olur gideyim... ama yok di mi? ben 32 yılda bulamadıysam yoktur herhalde... var mı?

(fotoğrafa imza atmayı unutmuşum. kızdı birileri... Uğur Can'dır imzanın sahibi. Yer Gazze. Odada bilge yazı yazmaya çalışırken Uğur habersizce deklanşörünü çalıştırmış... ellerine sağlık en güzel resimlerimi hep sen çekiyorsun... bir sonraki seferimiz nereye?)

1 yorum:

Hilal Köylü dedi ki...

"Kimi ölüler bize ne kadar da yakın, yaşayanların birçoğu ne kadar da ölü.... ""

Canım Bilge'cim
yaşıyorsun ve her halinle bana yakınsın, kendine yakınsın.. yaşayan ölü olmadığın için tanrıya bin şükür... Seni çok seviyorum