Tren yolculukları insanı değiştirirmiş... saatlerce camdan dışarı bakınca insan bütün hayatı sanki gözlerinin önünden geçiyor gibi oluyor... pişmanlıkları, üzüntüleri, sancıları, özlemleri, hataları... güzel hiçbir şey gelmez benim aklıma o geniş camlardan dışarı bakarken. sanki hep bir hüzün insanın içine alır alır kaplar kaplar...
Şu anda Göteborg kentine gidiyoruz... Trenle... İsveç'in yemyeşil kasabalarının arasından, meşelerin, selvilerin, çınarların arasına serilmiş demir rayların üzerine kıvrıla kıvrıla...
Birbirinden farklı, hayatları farklı, isimleri farklı, yaşları farklı, yaşantıları farklı insanlar aynı vagonda. Kitaplarını, elmalarını, gazetelerini, müziklerini almışlar yanlarına. uzun bir yolculuğa hazırlar..
trenler hep kentlerden uzakta ilerler değil mi... otobanlar, kalabalıklar, gürültülerden uzak. sonsuz bir ufuk çizgisi vardır trenlerin camlarından bakınca. ellerini çıkarırsın boşluğa... insan gerçekten kendini farklı hisseder. sanki özgürlükte sallanan bir sarkaç gibi...
sonra oturursun camdan dışarı bakarsın... aklına özlemler gelir, hatalar, geriye dönüp düzeltmek istediklerin, her şey başka türlü mü olmalıydı diye iç geçirmelerin...
ağaçlar, kalabalıktan uzak evler, uçsuz bucaksız yeşillikler...
trenleri, geniş camlarını, yalnızlığı ve sessizliği kutsamalarını seviyorum... beni değiştirmesini sevecek miyim bilmiyorum...