26.7.09

Bir normal gazeteci yoktur haber vereyim dedim...

Blog sayfamı açtım... Ne kadar yorulacağımı yazacaktım, bir anda arkama müdür geldi... Baktım benim yere attığım kağıtları topluyor. saat akşamın yedisi.. günlerden pazar... dedim sen ne yapıyorsun... kağıtları yeniden printer'a yerleştiriyorum... yaa niye? onlar geri dönüşüme gidiyor zaten.. yok yeniden kullanalım. evet ama sonra o kağıtlar buruş buruş çıkıyor. tamam o zaman ben de en güzel ve düzgünlerini alırım. bak şu pırıl pırıl mesela...

gazeteciliğe 2001'de başladım ve o kararı verdiğim her günü mutlulukla anıyorum. gerçekten dünyada bütün delilerin bir araya toplandığı bir meslek grubu daha görmedim. türlü türlü tipler dolu burada... öyle bizde çok kural yoktur. kimileri, gazetecileri plazaya soktukları için belki de şirkette çalışanlarla karıştırırla. işte niye geç geldin, üç gündür kart basmamışsın gibi şikayetler gelir. ama zaten ne kadar masa başındaysa bir muhabir o kadar kötü bir muhabirdir aslında. o zaman ver elini sokaklar... buralarda giysi yönetmeliği de yoktur mesela. öyle saç rengi, şekli, etek boyundan kimse sizi uyaramaz. duvara çarpmış gibi olur...

arada müzik açıp oynandığını, kahkahalarla gülündüğünü, veya sayfalar gecikti diye herkesin birbirine bağırdığını duyabilirsiniz. iki dakika sonraysa, sayfalar gönderilir baskıya... bir rehavet, bir rahatlama...
hele de haberimin çıktığı günlerde yaşadığım hazzı kelimelere bile dökemem. öyle eline alıyorsun, bakıyorsun sen... birileri seni asansörde görüyor, ne güzel haber diyor... başka hiçbir şey beni bu kadar mutlu edemez herhalde...

seviyorum işimi... ben aslında fen bilimleri okudum üniversitede. ama aşıktım yazmaya, üretmeye.. dedim yapmıyorum ve başlıyorum gazeteciliğe... iyi ki de yapmışım, iyi ki de aylarca parasız çalışmaya karşın direnmişim pes etmemek için... diyorum ki şimdi bunu okuyanlara... bir gün meslek seçmek zorunda kalırsanız mutlaka ama mutlaka sevdiğiniz işi yapın. yoksa sabah 8de girip kimi zaman gece yarılarına kadar çalıştığınız ofiste kimse sizi mutlu edemez... önce siz mutlu olun.
ben aşığım mesleğime, bir kere daha doğsam yine gazeteci olurdum... darısı herkesin başına...

(veeeee az önce müdürüm bir çıktı aldı ve hepsi akordeon gibi çıktı kağıtların... o hala dolaplarını açıyor printer'ın, "kağıt sıkıştı niye acaba?"... gerçekten niye acaba:))

3 yorum:

serkan dedi ki...

blogunuzla yeni tanistim.yazilariniz cok hos ve yalin.Blog basligi altinda turlu turlu islere kalkan, para kazanmak icin abuk subuk konulari ele alanlardan degil yani.Umarim hep böyle kalir ve bu guzel paylasimlariniza devam edersiniz.Basarilar diliyorum.iyi gunler...

Bilge dedi ki...

Hoşgeldin serkan... burası güzel ve kocaman bir dünya... ne yaşıyorsum öyle dümdüz anlatıyorum işte. sonra birileri çıkıyor ve diyor ki "ben seni buldum." o zaman boşluğa yazmadığımı hissediyorum gerçekten...
yeniden sımsıcak hoşgeldin:)

Mine Yaman dedi ki...

Yaaa seni okudukça, kendim gazetecilik yapıyomuşum gibi hissediyorum nedense :) 6 yıl önce o camiayı bırakıp işin pr kısmısına geçmiş biri olaraktan, bu meslek aşkına bayılıyorum :)Bunun sebebi bir gün gazeteciliğe dönecek olmam mı? Bilmiyorum.. Bakalım neler olacak..

P.S: Burası da güzel ama kurumsal yönetmeliklere uymak zorundasın işte, yok kıyafeet, yok işe giriş çıkış saatleri, yine de iletişimin içinde olmak bence de çoook zevkli.